Fibonacci İnsanları

Son elli yıl içinde dünya nüfusu ikiye katlamış. 2011 de yedi milyarı geçmiş, şu anda da yedi milyar iki yüz altmış milyon ve küsür olmuş yanılmıyorsam. Yedi milyar. Rakamla ifade edildiğinde daha da büyüyen bir sayı. 7000000000. 

Fakat bu Fibonacci tavşanlarını aratmayan insanlığı nereye sığdıracağız? Köşe bucak her yere kuleler, toplu konutlar, rezidanslar dikmek maddi açıdan işime gelebilecek olsa da bu soruna daha basit ve insancıl bir çözüm getirebileceğimizi düşünüyorum.
Evet, gerçekten sığdırabiliriz.
Nasıl mı?

Dünya nüfusu çılgınlar gibi artarken toplu taşıma araçlarının da eli armut toplamıyor tabii ki, onlar da kalabalıklaşıyor. Mesela İstanbul'da en son otobüse bindiğimde, inememiştim. Kimse otobüsten inmiyordu, otobüs tüm duraklarda duruyordu fakat kimse inmiyor, habire birileri biniyordu. Gerçekten İstanbulluların otobüsten inmek eylemini bilmediklerinden şüphelendim başta. Sonra dedim heralde işin raconu böyle, inmem gereken durakta inmeye cesaret edemedim korkudan. Bir sonraki durakta inmeye karar verdiysem de fiziksel olarak mümkün olmadı. İki durak sonra güç bela tek parça halinde inmiş olmayı başarmıştım.
Ankara'da ise yakın zamanda otobüs güzergahlarının bir çoğu iptal edildi, otobüs sayıları azaltıldı. Yani resmen insan sayısıyla otobüs sayısı arasında ters bir orantı kurmayı başardık. Ama olur tabi neden olmasın. Yani çok istersek olur bence. Çünkü sadede gelecek olursam, tüm bu başarının sırrı iki temel prensibe dayanıyor:
1. Arka tarafa doğru ilerleyelim
2. Aralarda boşluk kalmış biraz sıkışalım

İşte bu imkansızı başaran muhteşem sistemle ve birkaç halk otobüsü biletçisiyle dünyamızı çok daha verimli bir şekilde kullanabilir, en azından Patagonya'ya falan Toki yapmayabiliriz diye umuyorum. 

Bir yandan da radyasyonla ve GDOlu mısırlarla insanların kısırlaştırılıp nüfus artışının engellenmeye çalışıldığına dair komplo teorileri duyuyorum. Bu da bir çözüm tabii neden olmasın ama ne olur ne olmaz diye diyorum ben. (Hani malum GDO vs en az üç çocuk) Ha, eğer olur da bu GDO planı işe yararsa, yine de bu yöntemle dünya üzerinde daha farklı düzenlemelere de gidilebilir.

Hani ilkokulda gün gelip de tüm sınıf zıvanadan çıktığımızda, sınıf öğretmenleri herkesi ayağa kaldırıp topluca bir yer değiştirirdi ya... Çok konuşanları öne oturtturur, yakın arkadaşları ve kavga edenleri ayırırdı. En az bir hafta herkes sus pus olurdu,  ta ki yeni yerine alışıp yeni sıra arkadaşınla yüzgöz olana kadar tabii.
Hah işte o misal, dünyanın iyice çivisinin çıktığı şu günlerde böyle bir değişiklik iyi olabilir diye düşünüyorum. Mesela ülkece tası tarağı toplayıp İskoçya'yla yer değiştirsek, iki taraf için de hava değişikliği olabilirdi. Misal yani. Sonra baktık İngiltere'yle çok sıkı fıkı kanka olduk, aramıza kimseyi almıyoruz; hoop Sri Lanka'ya. Misal yani.

Başka bir seçenek de tüm dünyadaki sakin, insanlıktan bıkmış insanları toplayıp, kalanları onlardan boşalan yerlere doğru sıkıştırıp, açılan yeni bir alanda yeni ve hippi bir ülke kurmak olabilir. 
Çünkü hani derler ya, insan da bir hayvandır; ama daha zeki olduğu ve düşünebildiği için diğer hayvanlardan farklıdır diye; ben daha ziyade diğer hayvanlar doğayla mücadele ediyorken, insanların birbirleriyle mücadele etmeyi seçtikleri için farklı olduklarını düşünüyorum. 
İşte bu seçimi reddeden tüm insanlarla bir araya gelip dünyanın geri kalanına resti çekebiliriz. Türlü çeşit bir sürü insan bir arada oluruz, ana dilimiz Esperanto olur, marşımız Imagine, kendi yağımızda kavrulur gideriz...

Zaten dünya üzerinde 1.7 milyon canlı türü arasından ola ola insan olmak da bizim şanssızlığımız. Ne olurdu güzel bir kiraz ağacı olsaydım. Ya da ne bileyim kendi halinde bir bokböceği falan. Valla.