eski

Hala ismini hatırlayamıyorum. Nerede, ne yapıyor, hayatta mı bilmiyorum. Hafızamın derinlerine kazınmış her şey gibi ara ara o da aklıma geliyordu; fakat hiç böylesi dertlenmemiştim onun için. Geçirdiğimiz onca güzel zamandan sonra ismini bile hatırlamamak ne de büyük insafsızlık değil mi ama ya... Belki de biraz arasam, bir yerlerde bulurum o çiçekli kağıtları, hatta belki de kendisini bulurum tırtırlı cetvelin. Evet sabahtan beri o ortası tıkır tıkır tıkır diyerekten dönen ve çiçeğimsi havalı şekiller çıkaran o cetvelin adını düşünüyorum ve bu esnada neden unutulup bir kenara atıldıklarını sorguluyorum. Sadece o da değil, kaderi düğümlenmek olan o renkli plastik yaylar mesela.. Veya süpermarketlerdeki o şokella şelaleleri, Magnum Sandwich, Peki kek, Nivea'nın eski vişnelisi ve yok yere tedavülden kalkan, hatırlamadığım diğer bütün nesneler ve yiyecekler... Yanlış anlamayın, derdim çevirmeli telefonla bankaları, hastaneleri arayıp da operatöre bağlanana kadar fır fır bütün sayıları defalarca çevirmek veya kurşun kalemle kaset sarmak falan değil... Ben sadece kullanışlı olup da yabana atılan, unutulan veya kaldırılan nesneleri özlüyorum. Neden, neden hep kötü şeyler iyi nesnelerin başına geliyor.. Neden her güzel şey bir gün son buluyor.. Aah cetvel ah.. 

İşte ara sıra aklıma böyle alakasız şeyler de geliyor.. Mesela geçenlerde bir gün bütün gün Alman imparatoru Şarlken'i düşündüm. Acaba nası biriydi, niye ismi Şarlken, Şarlkenin anlamı ne falan diye. (Charles Quint'miş aslında) Ne alaka demeyin ben de bilmiyorum sabah evden çıktım ve birden içimden "Alman imparatoru Şarlken" dedim, sonra da bütün gün onu düşündüm. Bir başka gün de kuşkonmaz'ı andım mesela. Oluyor arada. Bu arada cetvelin ismini bilen varsa bana bi ulaşsın nolur..