TEKRAR DENEYİNİZ

Güneşli, sıcak bir bahar günü... 
İşitiyorum, kuşlar cıvıldıyor dışarıda...
Benim de içimde çiçekler açıyor 
olması gerekirken küfürler açıyor. 
Taze bir bahar kokusu 
yerine soluyorum peligom kokusunu. 

Bu güzide şiirimizin ardından hepimizin tandığı birine sevgilerimi göndermek istiyorum gönül dostlarım.. Hani lisedeyken bir inanç vardı ya "oo üniversiteye girdik mi rahatız artık, hele bir ÖSS'yi atlatalım da" şeklinde... Hah işte onu ilk kim dediyse selamlarımı iletin. Ev yapıcam ben ona... Çünkü şu dönem yapı projesine çalıştığım kadar ÖSS'ye çalışsaydım belki de benim de gözlüklü ve sivilceli, bir boy bir portre üniformalı fotoğraflarım gazetelere basılmış olabilirdi!! 

"Abartma canım" dediğinizi duyar gibiyim. O zaman ben durumu daha detaylı açıklayayım madem. Vakti zamanında ev - okul - dershane üçgeninde gelip gider tatlı tatlı testimi çözerdim. Huzurlu günlerdi. Soruyu yapamadıysan, konuyu anlamadıysan sorar öğrenirdin, anlatırlardı falan. En büyük derdimiz tercih listesine ne yazacağımızdı... 

Ya şimdi.. Geçen alışverişe gittik ve kazı kazan kartı kazandık dört tane.. Belki bir orta boy pizza kazanırız umuduyla kazıdım dördünü de ve dört kez üst üste "tekrar deneyiniz" yazısıyla karşılaştım. Sonra çöp bulamayınca kartları çantaya atmışım, bugün buldum. Şu an yanımdalar, selamları var.. Ve o "tekrar deneyiniz" yazısını bir kez daha görünce bugün biraz hüzünlendim doğrusu. Hani ne zaman jürilerden yakınsam; "ayy ivit sizin bölümün de osu çok kötü doğrusu yanlışı yok" diye acırlar insanlar bana ya, işte gerçekten bazen kazı kazan kartı gibi olabiliyor bizim dersler. Beş liralık hediye çekine (bizim sistemde DC+ya tekabül ediyor) bile razı olmuşken, kibar görünüşünün ardında zalim ve acımasız kahkahalar barındıran bir "tekrar deneyiniz" ile (bunun karşılığı da "ay o öyle mi çizilir şekerimm" oluyor) karşılaşıyorsunuz... Tabi bu işin sadece sonuç kısmı, yani jüri karşısında sevimli gözükmeye çalışıp da bir yandan sinirden dişlerinizi sıka sıka konuştuğunuz, gözleriniz dolmasın diye göz kırpıştırma hızınızı normalin 10 katına çıkardığınız yarım saatlik bir süreç en kötü ihtimalle.. Ki bunun arkasında nereden baksanız birkaç aylık çılgınlar gibi çalışma süreci yatıyor; yani şu an benim içinde bulunduğum güzel günler..

Bunlar o kadar güzel günler ki, asla pazartesi sendromu diye bir şey yaşamıyorum mesela. Çünkü onu yıkıp devirip ezip geçecek bir yapı günü sendromum var. Artık ne zaman keyifsiz olsam "senin yapı dersin mi vardı bugün" diye soruyorlar bana.. Sabahlara kadar çalışıp çizim yetiştirmek için bardak bardak kahve içmem gerekmiyor, çünkü boşverip yattığımda dahi detayları düşünmekten sabahlara kadar uyuyamıyorum. Üstelik uykusuz kaldığım geceler ne kadar çikolata yersem yiyeyim kilo veriyorum! İnanılmaz değil mi.. Ama en güzel kısmı, hamile kadınlar gibi her şeye duygulanıp ağlıyor olmam... (Duygulanmak diyorsam öfke de bir duygu sonuçta değil mi. Ehehe..) 

Daha liste uzar gider aslında da size yazık olur gönül dostlarım. Yani uzun lafın kısası, bu dönem montla sıçmaktan bile beter şeyler yaşıyorum. Tek arzum kafamdaki "ahşap"lardan birini daha kaybetmeden dönemi sonlandırabilmek... Şans dileyin.. Bir de kısmi integral çok önemli konu.. Onu da anlatırım bir ara, şimdi cephe çözmem lazım. Haaydi görüşürüüz.